Doğal yaşam, lezzetli yaşam, huzurlu ve mutlu yaşam…

 

Hepimizin günlük koşuşturmalar içerisinde aslında varmak istediği nokta mutluluk değil midir ? Neden 24 saat olan günümüzü sanki 48 saatmiş gibi yaşamaya çalışırız ki, hiç sordunuz mu kendinize? Bir hedefe ulaşmak için sürekli çalışırken, aslında o hedefin sanal bir ödülden farkı olmadığını anlarız ya bazen... Aradığımız mutluluk içimizde, onu yakalayabilmek için sadece durmak ve içimize bakmak yeterli … 

 

Gün içerisinde beynimiz işimizle, sorunlarımızla o kadar meşgul olur ki bazen anlayamayız bulunduğumuz şehre neden bu kadar alışmışızdır, neden olduğumuz yerde sadece durup gözlerimizi kapatıp nefesimizi dinleyip içimizdeki mutluluğu hissedemeyiz, neden elimizdeki akıllı ama bizi aptallaştıran telefonlarımız sürekli parmaklarımızın ucundadır…İçimizden kime sorsak hepimiz özgür ruhluyuzdur, o halde neden oradayız? İçimizden hiç kimse bağımlı karakterler olduğumuzu kabullenemez… Ama bağımlıyızdır bulunduğumuz şehre, yaşadığımız apartman dairesine, büyük kuleler altında hayatımızı geçirmeye, çime & kuma değmeyen ayaklarımızda topuklu ayakkabılarla  günümüzü geçirmeye, içimize dönmeye çalıştığımızda bir anda korkarız boşluktan. Halbuki yüzleşsek kendimizle, gerçek benliğimizle, insan olmanın ne demek olduğunu algılayabilsek, yakalayabiliriz mutluluğu...

 

Bunu fark etmek için bazen kaçmak gerekir şehirden, toprağa basmak, Ocak ayında yazın dokunmaya alıştığımız dalgaların  bedenimize vurmasına izin vermek gerekir, hissetmek gerekir özgürce yaşamak için….

 

La Mozaika’ da süregelen koşuşturmacamın arasında, kendi özgür ruhumu, hissettiğim anda ortaya çıkan girişimcilik hikayemdir…

 

Bir çok kariyere göre kısa ama benim gibi özgür ruhlular için bir o kadar uzun olan, özel şirketlerde saatler süren masa başı işlerde edindiğim iş tecrübesinden  sonra içimde sakladığım ve artık bunu hayata geçirme zamanıdır dediğim anda kurmaya karar verdiğim doğanın, yaşadığımız coğrafyanın kültüründen gelen markamızdır La Mozaika….

 

İsmini  doğanın saflığından kopup gelen, ürünlerinin çeşitliliğinden almıştır… Doğa ince ince dokunmuş bir mozaiktir, hayatınız bir mozaiktir, önemli olan sizin bu mozaiği nasıl dokuduğunuzdur…

 

Ben kendime bu mozaiği dokurken ait olduğum coğrafyanın eşsiz büyüsüne kapıldım, Ege ve Antakya başta olmak üzere neredeyse karış karış gezdiğim Anadolu' yu, kariyerime taşıdım… Ege ve Akdeniz başta olunca, yüzyıllarca insanoğlunun kutsal kitaplarında bile ortak bileşeni olan ZEYTİN’i ana temam yaptım… Kendi bahçemizden topladığımız zeytinlerimize öncelik vererek kültürümüzün ve doğanın bize sunduğu erişebildiğim tüm güzellikleri sizlere sunmak istedim…

 

100 seneyi aşkın süredir bahçelerimizde yetişen zeytinlerimizi ve bu zeytinlerimizden soğuk sıkım elde ettiğimiz zeytin yağlarımızı eşimize, dostumuza ve yerli-yabancı tüccarlara satmakta idik…Dünyada bir çok dalda ve tarımda uygulanan kimyasallardan bir nebze de olsa korunmak için 2007 yılı itibari ile organik tarım uygulamasına geçtiğimiz bahçelerimizden  topladığımız ürünlerimizi 2011 yılında La Mozaika markası altında şehir hayatının karmaşasından tarlalara ulaşamayan tüketicilerimize sunmaya başladık….

 

 Zaman içerisinde hem Egemiz de  hem Antakyamız da kadın üreticiler tarafından üretilen ürünleri de bünyemize katıp doğal ve kültürel bir ürün mozaiği oluşturduk… Büyük özveri ile sağlık güvencesi altında ürettiğimiz ürünlerimizi sizlere sunabilmenin mutluluğunu yaşıyoruz…  


Afiyetle yeyip, gönül rahatlığıyla giyip, takıp takıştırmanız dileğiyle… Doğayla kalın…


                                                                                                                                                          Fulya DÖNER